Vefa

Tuğçe Tay 🌍
2 min readNov 10, 2024

--

Kendimi bildim bileli hayatını kendisi şekillendiren bir kız çocuğuydum. Her olumsuzluğu kendi lehine çevirebilen, kimseden onay ya da kabul görme çabası olmadan hareket edebilen, hatta onaylamazlarsa yapmak istediği şeye daha büyük bir şevkle dişini geçiren bir çocuk.

Ben normalde kendisine yetebilen bu beni tek başıma yarattığımı düşünürdüm. Bunu yapamayan, sürekli görülmeye ve duyulmaya aç, hep olumsuza odaklanan sürekli şikayet eden insanları da cesur olmamakla, çabalamamakla suçlardım. Ta ki bir kaç yıl önce ülkenin kaymak zamanlarında şirketini kurmuş bir “PATRON” tarafından gençlerin neden çalışmadığı/çalıştırılmadığı, nerede hata yaptıklarına dair egolu bir ağız dolusu nasihat dinleyene kadar. Hayattaki adalet terazisini saptıran onlarca etken olduğunu, vereceğim emeğin karşılığını alabilmek için hep ekstra bir çaba göstermem gerekeceğini, nemrut, kompleksli bir kaç insanın yarattığı sisteme dahil olabilmek için bazı şeylerden taviz vermem gerektiğini o zamanlar öğrendim.

“Cool, güçlü, iddialı, görkemli, cüretkar, bilgiç, kibirli olmazsan ezilirsin” teorisini kabullendiren, sürekli görünür olmanı, kendini kanıtlama çabası içerisinde olmanı gerektirecek, kendine has rengi olan, sade, kendi halindelerin yerinin olmadığı bir sistemdi bu.

Dürüst olacağım, “güçlü olan değil uyum sağlayan kazanır” iddiasıyla az bir sürede olsa bunu ben de denedim, beyaz yakalı bir çalışan oldum ve insanın tüm hareketlerinin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendiğine dibine kadar şahit oldum. En yapmam dediği şeylerin alasını yaparken buldum kendimi. Kendimi savunmaya (her anlamda) neredeyse hiç ihtiyaç duymadığım bir ortamda büyüyen bana bu denli hırçın ve tetikte olmak hem yorucu hem de şu yaşayacağımız kısacık zaman aralığında gereksiz gelmeye başladı.

Ama kurallarını sevmediğim için hiç bir oyunu bırakmam çünkü hiç bir oyunu kuralına göre oynamam. Yapılacak çok şeyin, yapabileceğim çok şeyin, yapmamız gereken çok şeyin olduğunu biliyorum.

Evet 20 yıl kadar önce doğup kendi şirketimi kurma gibi şansları kaçırdım :) fakat ( kulağa korkunç gelse de ) hayatta kalabilip bu dönemin şartlarına göre kısıtlanmadan hayatımı evirebildiğim için çok şanslıydım ve bu başarıyı tek başıma sahiplenmem ya da bu şansı görmezden gelip sıradan bir hayat sürmem büyük vefasızlık olurdu. Her daim arkamda ailem, sevdiklerim, öğreticilerim vardı. Ama en önemlisi ben bir Cumhuriyet kadınıydım. Bu yolda kimsenin benim önüme çıkıp hesap sormaya hakkı yoktu, olamadı da, olmayacak da.

Bugün 10 Kasım…Ölümün bir veda olmadığına çok küçük yaşlarda bi çok kez tanıklık ettim. O yüzden iyiki vardın, iyiki varsın…

--

--

Responses (1)